Atatürk'ün İlham Veren Hayatı: Bilinmeyen Hikayeler

by Admin 52 views
Atatürk'ün İlham Veren Hayatı: Bilinmeyen Hikayeler\n\n## Mustafa Kemal Atatürk Kimdir ve Neden Onu Anmalıyız?\n\nSelam millet, bugün sizlere sadece bir liderden değil, aynı zamanda _modern Türkiye Cumhuriyeti'nin mimarı_, _vizyoner bir devlet adamı_ ve _tüm zamanların en etkileyici devrimcilerinden_ biri olan Mustafa Kemal Atatürk'ten bahsetmek istiyorum. Onun hikayesi, zorluklar karşısında yılmayan bir ruhun, imkansız denilenleri başaran bir azmin ve halkına olan _derin sevgisinin_ destanıdır. Atatürk, Osmanlı İmparatorluğu'nun küllerinden yepyeni, laik, demokratik ve çağdaş bir ulus devlet yaratmayı başarmış _olağanüstü bir kişilikti_. Düşünsenize, bir imparatorluk dağılıyor, toprakları işgal altında, halkı yoksul ve umutsuz... İşte tam bu noktada, o ortaya çıktı ve _inanılmaz bir liderlik_ örneği göstererek ulusal bir direnişi örgütledi. Onun vizyonu sadece askeri zaferler kazanmakla kalmadı; aynı zamanda toplumu baştan aşağı değiştirecek, kadınıyla erkeğiyle herkese eşit haklar tanıyacak, eğitimi ve bilimi öncelik haline getirecek _radikal reformları_ da beraberinde getirdi.\n\nBu yazıda, Atatürk'ün sadece tarih kitaplarındaki donuk bir figür olmadığını, aksine _canlı, ilham veren, hatalarıyla ve başarılarıyla_ dopdolu bir insan olduğunu göreceğiz. Onun hayat yolculuğu, _çocukluk yıllarından askeri dehasına_, _Milli Mücadele'deki önderliğinden_ Cumhuriyet'in kuruluşuna ve _çağdaşlaşma hareketlerine_ kadar her bir aşamasıyla derslerle dolu. Arkadaşlar, onun hikayesini anlamak, sadece Türkiye'nin geçmişini anlamak değil, aynı zamanda _uluslararası siyasetteki değişimleri_, _liderliğin gücünü_ ve _bir milletin yeniden doğuşunu_ da kavramaktır. Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesiyle özetlediği barışçıl ve insancıl yaklaşımı, günümüzde bile global sorunlara ışık tutmaya devam ediyor. Bu nedenle, gelin onun _bilinmeyen yönlerine_, _sözlerinin ardındaki anlamlara_ ve _Türkiye'ye bıraktığı kalıcı mirasa_ birlikte derinlemesine bir yolculuk yapalım. Hazır mısınız? Çünkü karşımızda sadece bir devlet kurucusu değil, aynı zamanda _bir düşünür, bir öğretmen ve bir devrimci_ var. Bu makale ile _Atatürk'ün eşsiz liderlik özellikleri_, _korkusuz reformları_ ve _uluslararası alandaki saygın konumunu_ daha yakından keşfedeceğiz. Unutmayın, bazı isimler tarihe not düşülmekle kalmaz, tarihin akışını tamamen değiştirir; Atatürk de işte tam böyle bir isimdi, _gerçek bir dünya lideriydi_.\n\n## Çocukluk ve Gençlik Yılları: Bir Kahramanın Yetişmesi\n\nMustafa Kemal Atatürk'ün yaşam serüvenine baktığımızda, onun _sadece bir devlet adamı_ olmadığını, aynı zamanda _zorluklarla dolu bir çocukluktan_ bugünkü büyük liderliğe nasıl ulaştığını görürüz. O, 1881 yılında o zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun önemli şehirlerinden biri olan _Selanik'te_ dünyaya geldi. Ailesi, _Ali Rıza Efendi_ ve _Zübeyde Hanım'dan_ oluşuyordu; mütevazı ancak vatansever bir aileydi. Özellikle _babası Ali Rıza Efendi'nin erken yaşta vefat etmesi_, Mustafa'nın hayatında _derin bir etki_ bıraktı ve ailesi için _maddi sıkıntıları_ beraberinde getirdi. Bu durum, genç Mustafa'nın _sorumluluk bilincinin_ ve _hayata karşı duruşunun_ erken yaşta gelişmesine neden oldu. Annesi Zübeyde Hanım, oğlunun geleneksel bir eğitim almasını isterken, Mustafa'nın _askeri okullara olan tutkusu_ bambaşka bir yol çiziyordu. O dönemde askeri mesleğin, _çözülme sürecindeki bir imparatorlukta_ saygınlık ve ilerleme vadeden bir kapı olması, genç Mustafa'nın ilgisini çekmişti.\n\nEğitim hayatına baktığımızda, Mustafa'nın _zekası ve öğrenmeye olan hevesi_ daha o yaşlarda belli oluyordu. Girdiği her okulda _üstün başarı_ gösteriyor, özellikle _matematik ve edebiyata_ olan ilgisiyle dikkat çekiyordu. Selanik Askeri Rüştiyesi'nde, matematik öğretmeni ona _"Kemal"_ adını ekleyerek onun _sıra dışı yeteneklerini_ onurlandırmıştı; böylece _Mustafa Kemal_ olarak anılmaya başlandı. Manastır Askeri İdadisi'nde ise _edebiyat ve hitabet yeteneği_ daha da gelişti. Okul kütüphanesini adeta evi gibi gören genç Mustafa, _Fransızca öğrenerek Batılı düşünürlerin_ eserlerini okuyor, _tarih ve felsefe_ üzerine yoğunlaşıyordu. Montesquieu, Rousseau gibi aydınlanmacı düşünürlerin fikirleri, onun _zihninde derin izler_ bırakmış, _özgürlük, eşitlik ve ulus devlet_ gibi kavramlara olan ilgisini artırmıştı. İstanbul Harp Okulu ve ardından _Harp Akademisi'ndeki_ öğrencilik yılları, onun _askeri strateji ve siyasi düşünce_ alanındaki yetkinliğini pekiştirdi. Bu dönemde arkadaşlarıyla kurduğu gizli toplantılarda, _vatanın içinde bulunduğu durumu tartışıyor_, _geleceğe yönelik çözüm yolları arıyordu_. Onun bu _erken yaşlardaki entelektüel merakı_, _analitik düşünme yeteneği_ ve _liderlik potansiyeli_, ileride _kuracağı cumhuriyetin temellerini_ atmada kilit rol oynayacaktı. Kısacası, Atatürk'ün çocukluk ve gençlik yılları, _sadece akademik başarılarla_ değil, aynı zamanda _karakterinin şekillenmesi_, _dünya görüşünün oluşması_ ve _büyük bir liderin ilk adımlarının atılmasıyla_ doluydu. Onun _vatan sevgisi_, _disiplini_ ve _öğrenme aşkı_, tüm gençlere örnek teşkil etmelidir, arkadaşlar. Bu dönem, _Atatürk'ün ileride gerçekleştireceği büyük devrimlerin_ ve _Türkiye'yi modern bir ülke yapma vizyonunun_ ilk tohumlarının atıldığı eşsiz bir süreçti.\n\n## Askeri Deha ve Yükselişi: Cepheden Cumhuriyete İlk Adımlar\n\nArkadaşlar, Mustafa Kemal'in hayatının en _parlak ve zorlu_ dönemlerinden biri, _genç bir subayken başlayan askeri kariyeriydi_. O, sadece bir komutan değil, aynı zamanda _eşsiz bir strateji uzmanı_ ve _askerlerinin güvenini kazanan doğal bir liderdi_. Askerlik hayatına adım attığı andan itibaren, _Osmanlı İmparatorluğu'nun içinde bulunduğu çöküşe_ tanık oldu ve _vatanını kurtarma_ arzusunu derinden hissetti. İlk önemli görevlerinden biri, 1911'de İtalyanların saldırdığı _Trablusgarp Savaşı'nda_ gönüllü olarak yer almasıydı. Oraya gizlice geçerek yerel halkı örgütlemesi ve _imkansız gibi görünen şartlar altında_ İtalyanlara karşı _etkili bir direniş_ sergilemesi, onun _yenilikçi askeri dehasının_ ilk işaretlerini gösterdi. Bu savaş, ona _gerilla taktiklerini_ öğrenme ve _bölgesel direnişi_ organize etme konusunda _önemli deneyimler_ kazandı.\n\nAncak Mustafa Kemal'in adını _tüm dünyaya duyuran_ ve onu bir _ulusal kahraman_ haline getiren dönüm noktası, hiç şüphesiz _Çanakkale Savaşı (Gelibolu)_ oldu. 1915 yılında İtilaf Devletleri'nin _Osmanlı başkenti İstanbul'u ele geçirme_ ve _Rusya'ya yardım ulaştırma_ amacıyla Çanakkale Boğazı'nı geçme girişimleri, _tarihin en kanlı savaşlarından birine_ sahne oldu. Yarbay Mustafa Kemal, 19. Tümen Komutanı olarak _stratejik açıdan hayati_ öneme sahip Arıburnu ve Conkbayırı cephelerinde görev aldı. Onun _olağanüstü sezgisi_, _hızlı karar verme yeteneği_ ve _geri çekilmekte olan askerlerine verdiği "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!" emri_, _Türk askerinin kaderini_ değiştirdi. O günlerdeki _kahramanlık destanı_, sadece Türk tarihinin değil, _dünya askeri tarihinin de_ önemli sayfalarına yazıldı. Mustafa Kemal, _düşmanın hareketlerini önceden tahmin ederek_, doğru zamanda doğru yere asker sevk etme konusundaki _üstün yeteneğiyle_, İtilaf Devletleri'nin _planlarını bozdu_ ve _Çanakkale'nin geçilmezliğini_ tüm dünyaya kanıtladı. Bu zafer, Osmanlı'nın _dağılmakta olan ruhuna_ geçici bir nefes aldırmakla kalmadı, aynı zamanda _Mustafa Kemal'in liderlik vasıflarını_ ve _askeri dehasını_ tescil etti.\n\nÇanakkale'den sonra, Doğu Cephesi'nde Ruslara karşı ve Suriye cephesinde İngilizlere karşı da _başarılı mücadeleler_ yürüttü. Ancak o, _imparatorluğun sonunun geldiğini_ ve _yeni bir ulus devletin_ kurulması gerektiğini _erkenden fark eden_ nadir komutanlardandı. Mondros Mütarekesi'nin ardından Anadolu'nun işgal edilmesiyle birlikte, _Mustafa Kemal'in gerçek misyonu_ başladı. O, askeri yeteneklerini sadece savaş meydanlarında değil, aynı zamanda _milletini örgütleme_ ve _bağımsızlık meşalesini yakma_ yolunda da kullandı. Onun _askeri dehası_, sadece düşmanı yenmekten ibaret değildi; aynı zamanda _dağınık bir halkı_ bir araya getirme, _umutsuzluğa düşmüş bir millete_ yeniden inanç aşılama ve _imkansızlıklar içinde bir ordu kurma_ yeteneğiyle de ölçülüyordu. Bu dönem, _Atatürk'ün Milli Mücadele'ye giden yolda attığı sağlam adımların_ ve _Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinin_ ilk şekillendiği altın yıllardı. Onun _askeri zekası_, _kararlılığı_ ve _vatan sevgisi_, Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesinin temelini oluşturdu, arkadaşlar.\n\n## Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluşu: Bağımsızlık Yolunda Bir Destan\n\nGeldik arkadaşlar, Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatının _en kritik, en destansı_ dönemine: _Milli Mücadele'ye_ ve _Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna_. Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu, Mondros Ateşkes Antlaşması ile fiilen sona ermiş, toprakları İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmişti. Halkımız _derin bir umutsuzluk içindeydi_, bağımsızlık adeta _imkansız görünüyordu_. İşte tam bu karanlık tabloda, Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da _Samsun'a çıkarak_ bağımsızlık meşalesini yaktı. Bu, sadece bir şehre ayak basmak değil, _yeni bir ulusun doğuşunun ilk adımıydı_. O, Anadolu'da adım adım ilerleyerek, _Amasya Genelgesi_, _Erzurum Kongresi_ ve _Sivas Kongresi_ gibi önemli duraklarda halkı örgütledi, _ulusal iradenin ve bağımsızlık ruhunun_ sesi oldu. Bu kongrelerde, _"Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır"_ ilkesi benimsenerek, _ulusun kaderi_ kendi ellerine alındı. İstanbul Hükümeti'nin tüm engelleme çabalarına rağmen, Mustafa Kemal, _halkın inancını kazanarak_, _dağınık direniş hareketlerini_ tek çatı altında birleştirdi.\n\n23 Nisan 1920'de Ankara'da _Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)_ açıldı. Bu, _ulus egemenliğine dayalı_ yeni bir devletin fiilen kuruluşuydu ve Mustafa Kemal, bu _yeni meclisin başkanı_ olarak Milli Mücadele'nin _siyasi ve askeri liderliğini_ üstlendi. Ancak işgalci güçler, bu yeni oluşumu tanımıyor, Anadolu'yu tamamen ele geçirmeye çalışıyordu. İşte bu süreçte, _kahraman Türk ordusu_, İsmet İnönü komutasında _Birinci ve İkinci İnönü Savaşları'nda_ düşmanı durdurarak _büyük moral_ kazandı. Ancak en çetin sınav, 1921'deki _Sakarya Meydan Muharebesi_ oldu. Düşman, Ankara'ya kadar ilerlemişti. Bu _hayati savaşta_, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, _"Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz!"_ tarihi emrini vererek _Türk askerine ilham_ verdi. _22 gün 22 gece_ süren bu destansı savaş, _Türk ordusunun zaferiyle_ sonuçlandı ve Mustafa Kemal'e TBMM tarafından _Gazi unvanı_ ile _Mareşallik rütbesi_ verildi.\n\nSakarya Zaferi'nin ardından bir yıl süren hazırlıklar sonucunda, 26 Ağustos 1922'de _Büyük Taarruz_ başlatıldı. _Türk ordusu_, Mustafa Kemal'in _kusursuz planlaması ve önderliğinde_, düşman hatlarını yararak _muhteşem bir zafer_ kazandı. _30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi (Dumlupınar)_ ile düşman ordusunun büyük bir kısmı imha edildi ve _9 Eylül'de İzmir'in kurtarılmasıyla_ Anadolu düşman işgalinden tamamen temizlendi. Bu _askeri zaferler zinciri_, uluslararası alanda _Türkiye'nin bağımsızlığını_ tescil etti ve 24 Temmuz 1923'te imzalanan _Lozan Barış Antlaşması_ ile yeni Türk devletinin sınırları çizildi. Nihayet, 29 Ekim 1923'te _Türkiye Cumhuriyeti_ ilan edildi ve Mustafa Kemal Atatürk, _ilk Cumhurbaşkanı_ olarak tarihe geçti. Bu süreç, _imkansızı başaran bir liderin_, _yokluklar içindeki bir milletin_ bağımsızlık ve hürriyet aşkını nasıl bir destana dönüştürdüğünün _en çarpıcı örneğidir_. Arkadaşlar, bu, sadece bir zafer hikayesi değil, aynı zamanda _bir ulusun yeniden doğuşunun_ ve _kendi kaderini kendi ellerine almasının_ muazzam bir öyküsüdür.\n\n## Devrimler ve Modern Türkiye'nin İnşası: Çağdaşlaşma Adımları\n\nArkadaşlar, Milli Mücadele kazanılmış, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştu ama Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyonu bununla sınırlı değildi. O, sadece ülkeyi işgalden kurtarmakla kalmadı, aynı zamanda _geri kalmış bir toplumdan çağdaş, modern bir ulus yaratma_ hayalini de gerçeğe dönüştürdü. İşte bu noktada _Atatürk Devrimleri (İnkılapları)_ devreye giriyor. Bu devrimler, _toplumun her alanında köklü değişiklikler_ yaparak Türkiye'yi adeta yeniden şekillendirdi. Bunlar öyle sıradan reformlar değildi; _cesur, radikal ve ileri görüşlü_ adımlardı.\n\nİlk ve en önemli adımlardan biri, _saltanatın kaldırılması_ (1922) ve ardından _halifeliğin kaldırılması_ (1924) ile _laikliğin (sekülerizm)_ benimsenmesiydi. Atatürk, devlet yönetiminde dinin etkisini azaltarak, _akıl ve bilimin yol göstericiliğinde_ ilerleyen, _eşit ve özgür vatandaşlar_ yaratmayı hedefledi. Bu, _Türkiye'nin batılılaşma ve modernleşme_ sürecinin temel taşı oldu. Eğitim alanında yapılan _Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası)_ ile tüm okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanarak _eğitimde birlik ve laiklik_ sağlandı. Ardından 1928'de gerçekleştirilen _Harf Devrimi_ ile Arap alfabesinden Latin alfabesine geçildi. Bu devrim, okuryazarlık oranını artırmanın yanı sıra, _Batı dünyasıyla entegrasyonu hızlandırdı_ ve _Türkçenin daha kolay öğrenilmesine_ olanak sağladı.\n\nAtatürk, _kadın hakları konusunda da_ dönemin çok ilerisinde adımlar attı. 1926'da kabul edilen _Medeni Kanun_ ile kadınlara _erkeklerle eşit haklar_ tanındı; miras, boşanma ve evlenme konularında önemli kazanımlar sağlandı. Daha da önemlisi, 1930'larda _kadınlara önce yerel seçimlerde, sonra da milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı_ verildi. Düşünsenize, pek çok Avrupa ülkesinde kadınlar henüz bu haklara sahip değilken, Türkiye bu konuda _öncü bir rol_ üstleniyordu. Bu, _Atatürk'ün kadınlara verdiği değeri_ ve _onların toplumdaki yerine bakış açısını_ gösteren _çarpıcı bir örnektir_.\n\nToplumsal yaşamda da önemli değişiklikler yaşandı: _şapka ve kıyafet devrimi_, _soy adı kanunu_ (Mustafa Kemal'e 1934'te _"Atatürk"_ soyadı verildi), _uluslararası takvim ve saat sistemi_ ile _ölçü birimlerinin kabulü_. Tüm bu adımlar, _geleneksel Osmanlı toplumundan çağdaş bir ulus devlet_ yaratma amacı taşıyordu. Ekonomi alanında ise _devletçilik ilkesi_ benimsenerek, _kalkınmada özel sektörün yetersiz kaldığı_ durumlarda devletin ekonomiye müdahalesi sağlandı. _Sümerbank, Etibank_ gibi kurumlar kuruldu, demiryolları inşa edildi ve _sanayi hamleleri_ başlatıldı. Tüm bunlar, savaşlardan çıkmış, yoksul bir ülkenin _kendi ayakları üzerinde durmasını_ ve _ekonomik bağımsızlığını_ kazanmasını sağlamayı hedefliyordu.\n\nAtatürk'ün bu _radikal devrimleri_, sadece yasalarla değil, _halkın zihninde ve yaşam tarzında_ da değişim yaratmayı amaçladı. O, _"Hayatta en hakiki mürşit ilimdir"_ diyerek bilimin ve aklın önemini vurguladı. Bu devrimler, Türkiye'nin _uluslararası arenada saygın bir konuma gelmesine_ ve _modern dünya ile entegre olmasına_ zemin hazırladı. Arkadaşlar, Atatürk'ün bu _dönüştürücü mirası_, bugün bile Türkiye'nin _kimliğini ve geleceğini_ şekillendirmeye devam eden _temel taşlardır_. Onun bu _olağanüstü vizyonu ve cesareti_, bizlere _değişimin mümkün olduğunu_ ve _ilerlemenin asla durmaması gerektiğini_ hatırlatan _kalıcı bir ilham kaynağıdır_.\n\n## Atatürk'ün Mirası ve Günümüze Etkileri: Sonsuza Dek Parlayan Bir Yıldız\n\nSevgili arkadaşlar, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşamı ve mücadelesi, sadece kendi dönemini değil, _gelecek nesilleri de derinden etkileyen_ eşsiz bir mirastır. Onun _bıraktığı bu miras_, Türkiye Cumhuriyeti'nin _temelini oluşturan_ ve _bugün bile yolumuzu aydınlatan_ _Atatürkçülük (Kemalizm)_ adı verilen bir düşünce sistematiğidir. Bu sistem, _altı temel ilke_ üzerine kuruludur: _Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve İnkılapçılık_. Her biri, _modern Türkiye'nin kimliğini_ ve _yönetim felsefesini_ belirleyen _hayati unsurlardır_. Cumhuriyetçilik, ulusal egemenliğin ve demokrasinin önemini vurgularken; Milliyetçilik, Türk milletinin birlik ve beraberliğini, vatan sevgisini ön plana çıkarır. Halkçılık, halkın refahını ve eşitliğini hedeflerken; Devletçilik, ekonomik bağımsızlık ve kalkınmada devletin rolünü belirler. Laiklik, akıl ve bilimin rehberliğinde özgür düşünceyi teşvik ederken; İnkılapçılık ise sürekli değişime ve çağdaşlaşmaya olan inancı ifade eder. Bu ilkeler, _Atatürk'ün vizyonunun_ ne kadar _kapsamlı ve ileri görüşlü_ olduğunu açıkça ortaya koyar.\n\nAtatürk'ün mirası, sadece Türkiye sınırları içinde kalmadı. O, _sömürgecilikten kurtulmak isteyen_ pek çok _mazlum millet için_ bir _ilham kaynağı_ oldu. Asya'dan Afrika'ya, birçok lider ve bağımsızlık hareketi, _Atatürk'ün direnişini_, _reformlarını_ ve _ulus devlet kurma başarısını_ örnek aldı. Onun _"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh"_ (Evde barış, dünyada barış) ilkesi, _uluslararası ilişkilerde barışın_ ve _işbirliğinin önemini_ vurgulayan _evrensel bir mesajdır_. Bu ilke, Türkiye'nin _dış politikasının temelini oluşturmuş_ ve _dünya barışına katkıda bulunma_ arzusunu sürekli kılmıştır. Atatürk, sadece savaşan bir komutan değil, aynı zamanda _diplomasinin_ ve _barışın da savunucusuydu_.\n\nBugün, Türkiye Cumhuriyeti'nin her köşesinde, _Atatürk'ün fikirleri_ ve _bıraktığı eserler_ yaşamaya devam ediyor. Eğitim kurumlarından, hukuk sistemine, kadınların toplumdaki yerinden ekonomik yapımıza kadar _her alanda onun imzasını_ görüyoruz. Elbette her büyük lider gibi, Atatürk'ün mirası da zaman zaman tartışmaların konusu olmuştur. Ancak _tarihi gerçekler_ ve _Türkiye'nin geldiği nokta_, onun _olağanüstü başarısını_ ve _ülkemize kattığı değeri_ reddedilemez bir şekilde ortaya koyar. O, _yok olmak üzere olan bir milleti_ yeniden diriltmiş, _eski ve yorgun bir imparatorluğun_ yerine _dinamik ve modern bir cumhuriyet_ kurmuştur.\n\nSonuç olarak, arkadaşlar, Mustafa Kemal Atatürk, sadece bir tarih figürü değil, _yaşayan bir ideoloji_, _daima ileriye dönük bir vizyon_ ve _tüm zamanlara hitap eden_ bir _ilham kaynağıdır_. Onun hayat hikayesi, bizlere _liderliğin ne demek olduğunu_, _azim ve kararlılığın imkansız denilenleri nasıl mümkün kıldığını_, _ulus sevgisinin_ ve _ilerlemenin_ bir ülkeyi nasıl baştan aşağı değiştirebileceğini öğretiyor. Atatürk'ü anlamak, _Türkiye'nin ruhunu anlamak_ ve _geleceğe daha güvenle bakmaktır_. Onun bıraktığı bu _değerli mirasın_, _sonsuza dek parlayan bir yıldız gibi_ yolumuzu aydınlatacağına inanıyorum. Gelin, bu _büyük lidere_ ve _onun eşsiz mirasına_ her zaman sahip çıkalım, onun _ilkelerini_ anlayalım ve _vizyonunu_ gelecek nesillere aktaralım.